Kadir gecesine özel YÂSÎN-İ ŞERİF
| ||
Bismillâhirrahmânirrahîm
(1) Yâsîn (2) Vel Kur'ân-il hakîm (3) İnneke
leminel mürselîn(4) Alâ sırâtın müstakîm (5) Tenzîlel azîzirrahîm (6)
Litünzire kavmen mâ ünzire âbâühüm fehüm gâfilûn (7)
Lekad hakkalkavlü alâ ekserihim fehüm lâ yü'minûn (8)
İnnâ cealnâ fî a'nâkihim ağlâlen fehiye ilel ezkâni fehüm mukmehûn (9) Ve cealnâ min beyni eydîhim sedden ve min halfihim
sedden feağşeynâhüm fehüm lâ yübsirûn (10) Ve sevâün
aleyhim eenzertehüm em lem tünzirhüm lâ yü'minûn (11)
innemâ tünzirü menittebazzikre ve haşiyerrahmâne bilgaybi febeşşirhü
bimağfiretin ve ecrin kerîm (12) İnnâ nahnü nuhyil
mevtâ ve nektübü mâ kaddemû ve âsârehüm ve külle şey'in ahsaynâhü fî imâmin
mübîn (13) Vadrib lehüm meselen eshâbel karyeh. İz
câehel mürselûn (14) İz erselnâ ileyhi müsneyni
fekezzebûhümâ fe azzeznâ bisâlisin fekâlû innâ ileyküm mürselûn (15) Kâlû mâ entüm illâ beşerün mislünâ vemâ enzelerrahmânü
min şey'in in entüm illâ tekzibûn (16) Kâlû rabbünâ
ya'lemü innâ ileyküm lemürselûn (17) Vemâ aleynâ illel
belâgul mübîn (18) Kâlû innâ tetayyernâ biküm lein lem
tentehû le nercümenneküm vele yemessenneküm minnâ azâbün elîm (19) Kâlû tâirüküm meaküm ein zikkirtum bel entüm kavmün
müsrifûn (20) Vecâe min aksalmedineti racülün yes'â
kâle yâ kavmittebiul mürselîn(21) İttebiû men lâ
yeselüküm ecran ve hüm muhtedûn (22) Vemâ liye lâ
a'büdüllezî fetarenî ve ileyhi türceûn (23) Eettehizü
min dûnihî âliheten in yüridnirrahmânü bi-durrin lâ tuğni annî şefâatühüm şey'en
velâ yünkizûn (24) İnnî izen lefî dalâlin mübîn (25) İnnî âmentü birabbiküm fesmeûn
(26) Kîledhulil cennete, kâle yâleyte kavmî yâ'lemûn(27) Bimâ gaferelî rabbî ve cealenî minel mükremîn (28) Vemâ enzelnâ alâ kavmihî min badihî min cündin
minessemâi vemâ künnâ münzilîn (29) İn kânet illâ
sayhaten vâhideten feizâhüm hâmidûn (30) Yâ hasreten
alel ibâdi mâ ye'tîhim min resûlin illâ kânûbihî yestehziûn (31) Elem yerev kem ehleknâ kablehüm minel kurûni ennehüm
ileyhim lâ yerciûn (32) Ve in küllün lemmâ cemî'un
ledeynâ muhdarûn (33) Ve âyetün lehümül ardul meytetü
ahyeynâhâ ve ahrecnâ minhâ habben fe minhü ye'külûn (34) Ve cealnâ fîhâ cennâtin min nahîlin ve a'nâbin ve
feccernâ fîha minel uyûn(35) Liye'külû min semerihî
vemâ amilethü eydîhim efelâ yeşkürûn(36) Sübhânnellezî
halekal ezvâce küllehâ mimmâ tünbitül ardu ve min enfüsihim ve mimmâ lâ
ya'lemûn(37) Ve âyetün lehümülleyü neslehu
minhünnehâre fe izâhüm muzlimûn(38) Veşşemsü tecrî
limüstekarrin lehâ zâlike takdîrul azîzil alîm (39)
Velkamere kaddernâhü menâzile hattâ âdekel urcûnil kadîm (40) Leşşemsû yenbegî lehâ en tüdrikel kamere velelleylü
sâbikunnehâri ve küllün fî felekin yesbehûn (41) Ve
âyetün lehüm ennâ hamelnâ zürriyyetehüm fil fülkil meşhûn (42) Ve halâknâ lehüm min mislihî mâ yerkebûn (43) Ve in neşe' nugrıkhüm felâ sarîha lehüm velâhüm
yünkazûn (44) İllâ rahmeten minnâ ve metâan ilâ hîn
(45) Ve izâ kîle lehümüttekû mâ beyne eydîküm vemâ
halfeküm lealleküm türhamûn(46) Vemâ te'tîhim min
âyetin min âyâti rabbihim illâ kânû anhâ mu'ridîn (47)
Ve izâ kîle lehüm enfikû mim mâ rezakakümüllâhü, kâlellezîne keferû, lillezîne
âmenû enut'ımü menlev yeşâullâhü et'amehû, in entüm illâ fî dalâlin mübîn (48) Ve yekûlûne metâ hâzel va'dü in küntüm sâdikîn (49) Mâ yenzurûne illâ sayhaten vâhideten te'huzühüm vehüm
yehissimûn (50) Felâ yestetîûne tevsıyeten velâ ilâ
ehlihim yerciûn (51) Ve nüfiha fîssûri feizâhüm minel
ecdâsi ilâ rabbihim yensilûn (52) Kâlû yâ veylenâ men
beasena min merkadina hâzâ mâ veaderrahmânü ve sadekal mürselûn (53) İn kânet illâ sayhaten vâhideten feizâ hüm cemî'un
ledeynâ muhdarûn (54) Felyevme lâ tuzlemu nefsün şeyen
velâ tüczevne illâ mâ küntüm tâ'melûn (55) İnne
ashâbel cennetil yevme fîşüğulin fâkihûn (56) Hüm ve
ezvâcühüm fî zılâlin alel erâiki müttekiûn (57) Lehüm
fîhâ fâkihetün ve lehüm mâ yeddeûn (58) Selâmün kavlen
min rabbin rahîm (59) Vemtâzül yevme eyyühel mücrimûn
(60) Elem a'hed ileyküm yâ benî âdeme en lâ
tâ'buduşşeytâne innehû leküm adüvvün mübîn (61) Ve
enî'budûnî, hâzâ sırâtun müstekîm (62) Ve lekad edalle
minküm cibillen kesîran efelem tekûnû ta'kılûn (63)
Hâzihî cehennemülletî küntüm tûadûn (64) Islevhel
yevme bimâ küntüm tekfürûn (65) Elyevme nahtimü alâ
efvâhihim ve tükellimünâ eydîhim ve teshedü ercülühüm bimâ kânû yeksibûn (66) Velev neşâü letamesnâ alâ a'yunihim festebekussirâta
feennâ yübsirûn (67) Velev neşâü lemesahnâhüm alâ
mekânetihim femestetâû mudıyyen velâ yerciûn (68) Ve
men nüammirhü nünekkishü filhalkı, efelâ ya'kilûn (69)
Ve mâ allemnâhüşşi'ra vemâ yenbegî lehû in hüve illâ zikrün ve kur'ânün mübîn
(70) Liyünzira men kâne hayyen ve yehıkkal kavlü alel
kâfirîn (71) Evelem yerav ennâ halaknâ lehüm mimmâ
amilet eydîna en âmen fehüm lehâ mâlikûn (72) Ve
zellelnâhâ lehüm feminhâ rekûbühüm ve minhâ ye'külûn (73) Ve lehüm fîhâ menâfiu ve meşâribü efelâ yeşkürûn (74) Vettehazû min dûnillâhi âliheten leallehüm yünsarûn
(75) Lâ yestetîûne nasrahüm ve hüm lehüm cündün
muhdarûn (76) Felâ yahzünke kavlühüm. İnnâ na'lemü mâ
yüsirrûne vemâ yu'linûn (77) Evelem yerel insânü ennâ
halaknâhü min nutfetin feizâ hüve hasîmün mübîn (78)
Ve darebe lenâ meselen ve nesiye halkahu kale men yuhyil izâme ve hiye ramîm
(79) Kul yuhyihellezî enşeehâ evvele merretin ve hüve
bikülli halkın alîm (80) Ellezî ceale leküm
mineşşeceril ahdari nâren feizâ entüm minhü tûkidûn (81) Eveleysellezî halakassemâvati vel arda bikâdirin alâ en
yahlüka mislehüm, belâ ve hüvel hallâkul alîm (82)
İnnema emrühû izâ erâde şey'en en yekûle lehû kün, feyekûn (83) Fesübhanellezî biyedihî melekûtü külli şey'in ve ileyhi
türceûn.
ANLAMI:
1- Yâsîn.
2- 3- Ey Muhammed!
Hikmetli Kur'ân'a andolsun ki, sen risâlet görevi
4- Dosdoğru bir yol
üzerindesin.
5- 6- Babaları
korkutulmamış ve kendileri de gafil olan bir kavmi, çok güçlü ve çok merhametli
olan Allah'ın indirdiği (Kur'ân) ile korkutasın.
7- Andolsun ki onların
çoğunun üzerine azab sözü hak olmuştur. Onlar imana gelmezler.
8- Çünkü biz onların
boyunlarına kelepçeler geçirmişiz. O kelepçeler çenelerine dayanmıştır da
burunları yukarı, gözleri aşağı somurtmaktadırlar.
9- Hem önlerinden bir
sed, arkalarından bir sed çekmişiz, kendilerini sarmışızdır. Baksalar da
görmezler.
10- Onları korkutsan da
korkutmasan da onlara göre birdir, inanmazlar.
11- Sen ancak Kur'ân'a
tabi olan ve görünmediği halde Rahman olan Allah'tan korkan kimseyi
sakındırırsın. İşte onu bir bağışlanma ve çok şerefli bir mükafatla müjdele.
12- Gerçekten biz ölüleri
diriltiriz, onların önceden yapıp gönderdiklerini ve bıraktıkları eserlerini
yazarız. Zaten biz her şeyi açık bir kütükte, bir "imam-ı mübin"de (ana kitapta,
yani Levh-i mahfuzda) sayıp tesbit etmişizdir.
13- Sen onlara, o şehir
halkını örnek ver. Hani oraya peygamberler gelmişti.
14- Hani biz onlara iki
peygamber göndermiştik, fakat onlar ikisini de yalanlamışlardı. Biz de (onları)
üçüncü bir peygamberle destekledik. Onlara: "Şüphesiz ki biz size gönderilmiş
elçileriz." dediler.
15- Onlar da: "Siz bizim
gibi insandan başka birşey değilsiniz, hem Rahman olan Allah, hiçbir şey
indirmedi. Siz sadece yalan söylüyorsunuz." dediler.
16- Peygamberler dediler
ki: "Rabbimiz biliyor ki biz gerçekten size gönderilmiş elçileriz."
17- "Bize düşen de sadece
apaçık tebliğdir."
18- Onlar dediler ki:
"Herhalde biz sizin yüzünüzden uğursuzluğa uğradık. Eğer bu işten
vazgeçmezseniz, andolsun ki, sizi hiç tınmadan taşlarız ve mutlaka bizden size
pek acıklı bir azab dokunur."
19- Peygamberler de şöyle
cevap verdiler: "Sizin uğursuzluğunuz beraberinizdedir. Size öğüt verildi diye
mi (uğursuzluğa uğradınız)? Doğrusu siz israfı âdet etmiş bir kavimsiniz."
20- O sırada şehrin ta
ucundan bir adam koşarak geldi ve: "Ey kavmim! Uyun o elçilere!"
21- "Uyun sizden hiçbir
ücret istemeyen o zatlara ki, onlar hidayete ermişlerdir."
22- "Bana ne oluyor da
kulluk etmeyecekmişim beni yaratana? Hep döndürülüp O'na götürüleceksiniz."
23- "Hiç ben O'ndan başka
ilâhlar edinir miyim? Eğer O Rahman, bana bir zarar dileyecek olsa, onların
şefaati benden yana hiçbir şeye yaramaz ve onlar beni kurtaramazlar."
24- "Şüphesiz ki ben, o
zaman apaçık bir sapıklık içinde olurum."
25- "Şüphesiz ki ben,
Rabbinize iman getirdim, gelin dinleyin beni."
26- (Sonra ona) "haydi
gir cennete!" denildi. O da dedi ki: "Ne olurdu kavmim bilseydi!"
27- "Rabbimin beni
bağışladığını ve beni kendilerine ikram edilen kullarından kıldığını."
28- Biz arkasından
kavminin üzerine bir ordu indirmedik, indirecek de değildik.
29- Sadece bir gürültü
oldu, onlar da hemen sönüverdiler.
30- Yazıklar olsun o
kullara ki, kendilerine glen her bir peygamberle mutlaka alay ediyorlardı.
31- Görmediler mi ki,
kendilerinden önce nice kuşakları helak etmişiz. Onlar artık kendilerine dönüp
gelmiyorlar.
32- Onların hepsi
toplanıp, sadece bizim huzurumuza getirilmişlerdir.
33- Hem bir delildir
onlara ölü toprak. Biz ona hayat verdik ve ondan taneler çıkardık da ondan yiyip
duruyorlar.
34- Biz orada
hurmalıklardan, üzüm bağlarından bahçeler yaptık. İçlerinde pınarlardan sular
fışkırttık.
35- (Bunu), Onun
ürününden ve kendi elleriyle yaptıklarından yesinler diye (yaptık). Hâlâ
şükretmeyecekler mi?
36- Yerin bitkilerinden,
kendi nefislerinden ve daha bilemeyecekleri şeylerden bütün çiftleri yaratan
Allah'ın şanı ne yücedir.
37- Gece de onlara bir
delildir. Biz ondan gündüzü soyar çıkarırız, bir de bakarlar ki karanlığa
dalmışlar.
38- Güneş de bir delildir
ki kendi yolunda akıp gidiyor. İşte bu çok güçlü ve her şeyi bilen Allah'ın
takdiridir.
39- Ay'a gelince, ona
menziller tayin ettik. Nihayet o eski hurma salkımının çöpü gibi (yay haline)
dönmüştür.
40- Ne güneşin aya
çatması yaraşır, ne de gece gündüzü geçebilir; onların her biri kendi
yörüngesinde yüzerler.
41- Onlar için bir delil
de bizim, onların neslini dolu bir gemide taşımamızdır.
42- Yine kendileri için
onun gibi binecek şeyler yaratmamızdır.
43- Eğer dilesek onları
boğarız da o zaman ne onların feryadına yetişen bulunur, ne de onlar kurtarılır.
44- Ancak tarafımızdan
bir rahmet ve bir zamana kadar yaşatmak başka.
45- Durum böyle iken
onlara: "Önünüzdekinden ve arkanızdakinden korkun ki size rahmet edilsin"
denildiği zaman,
46- Ve kendilerine
Rablerinin âyetlerinden herhangi bir âyet geldiği zaman mutlaka ondan yüz
çevirirler.
47- Onlara: "Allah'ın
size rızık olarak verdiği şeylerden hayra harcayın" dendiği zaman, o kâfirler,
müminler için: "Allah'ın dileyince doyurabileceği kimseyi biz mi doyuracağız?
Siz apaçık bir sapıklık içinde değil de nesiniz?" dediler.
48- Yine onlar: "Eğer
doğru söylüyorsanız bu (kıyamet) vaadi ne zaman?" diyorlar.
49- Onlar sadece bir tek
çığlığa bakıyorlar, bir çığlık ki, onlar çekişip dururken kendilerini
yakalayıverir.
50- O zaman bir vasiyette
bile bulunamazlar. Ailelerine de dönemezler.
51- Sûr'a üfürülmüştür,
bir de ne baksınlar kabirlerinden Rablerine doğru akın ediyorlar.
52- Onlar: "Eyvah
başımıza gelenlere! Mezarımızdan bizi kim kaldırdı? O Rahmân'ın vaad buyurduğu
işte bu imiş. Gönderilen peygamberler de doğru söylemişler" derler.
53- Başka değil, sadece
bir tek çığlık olmuş, derhal hepsi toplanmış huzurumuza getirilmişlerdir.
54- Artık bugün hiç
kimseye zerre kadar zulmedilmez. Ancak yaptıklarınızın cezasını çekeceksiniz.
55- Gerçekten cennetlik
olanlar bugün bir meşguliyet içinde zevk etmektedirler.
56- Kendileri ve eşleri
gölgelerde koltuklar üzerine kurulmuşlardır.
57- Onlara orada bir
meyve vardır. İsteyecekleri her şey onlarındır.
58- (Onlara) Rahîm olan
Rab'den "selâm" sözü vardır.
59- Ey günahkârlar! Bugün
siz bir tarafa ayrılın.
60, 61- "Ey Âdemoğulları!
Şeytana tapmayın, o size apaçık bir düşmandır ve bana kulluk edin, doğru yol
budur, diye size and vermedim mi?" (buyurulacak)
62- Böyle iken o sizden
birçok nesilleri yoldan çıkardı. Ya o zaman düşünmüyor muydunuz?
63- İşte bu size vaad
edilen cehennemdir.
64- Bugün yaslanın ona
bakalım inkâr ettiğiniz için.
65- Bugün biz onların
ağızlarını mühürleriz de neler kazandıklarını bize elleri söyler, ayakları da
şahitlik eder.
66- Hem dileseydik
gözlerini üzerinden silme kör ediverirdik de yola dökülürlerdi. Fakat nereden
görecekler?
67- Yine dileseydik
oldukları yerde kılıklarını değiştirirdik de ne ileri gidebilirlerdi, ne de geri
dönebilirlerdi.
68- Bununla beraber kimin
ömrünü uzatıyorsak, yaratılışta onu (güç
ve kuvvetini alarak) tersine çeviriyoruz. Hâlâ
akıllanmayacaklar mı?
69- Biz ona şiir
öğretmedik. Bu ona yaraşmaz da... O sadece bir öğüt ve apaçık bir Kur'ân'dır.
70- (Bu), diri olanları
uyarmak ve kâfirlere de azab sözünün hak olması içindir.
71- Şunu da görmediler
mi: Biz onlar için kudretimizin meydana getirdiklerinden birtakım hayvanlar
yaratmışız da onlara sahip bulunuyorlar.
72- Onları, kendilerinin
hizmetine vermişiz de, hem onlardan binekleri var, hem de onlardan yiyorlar.
73- Onlarda daha birçok
menfaatleri ve türlü içecekleri de var. Hâlâ şükretmeyecekler mi?
74- Onlar, Allah'tan
başka birtakım ilâhlar edindiler. Güya yardım olunacaklar.
75- Onların, onlara
yardıma güçleri yetmez. Kendileri ise onlar için bazı askerlerdir.
76- O halde onların
sözleri seni üzmesin. Biz onların içlerini de biliriz, dışlarını da.
77- İnsan, kendisini bir
damla sudan yarattığımızı görmedi mi de, şimdi apaçık bir hasım kesildi?
78- Yaratılışını unutarak
bize bir de mesel fırlattı: "Kim diriltecekmiş o çürümüş kemikleri?" dedi.
79- De ki: "Onları ilk
defa yaratan diriltecek ve o her yaratmayı bilir."
80- Size o yeşil ağaçtan
bir ateş yapan O'dur. Şimdi siz ondan tutuşturmaktasınız.
81- Gökleri ve yeri
yaratan, onlar gibisini yaratmaya kâdir değil midir? Elbette kâdirdir. Çünkü o
her şeyi yaratandır, her şeyi bilendir.
82- O'nun emri, bir şeyi
dileyince ona sadece "Ol!" demektir. O da hemen oluverir.
83- O halde her şeyin
mülkü ve tasarrufu (hükümranlığı) elinde bulunan Allah'ın şanı ne yücedir. Siz
de yalnız O'na döndürüleceksiniz.
YÂSİN-Î ŞERİF'TEN SONRA OKUNACAK DUA
Ey cûd u keremine nihayet olmayan, kullarını lütuflarından
mahrum bırakmayan Ulu Allah!
Ya Rab! Divanına geldik, yalvarıyor, dualarımızın makbul
olmasını niyaz ediyoruz. Habibin aşkına kabul eyle, ya Rabbi!... Bütün
günahlarımızı bağışla. Yaptıklarımızdan dolayı bizi cezalandırma, ya
Rabbi!...
Okuduğumuz Yâsîn dudaklarımızdan çıkan âmîn seslerinden hasıl
olan manayı aziz peygamberine arzediyor, kendisinden şefaat bekliyoruz, kabul
eyle ya Rabbi!... Sâir peygamberlerin, sahabilerle salihlerin de ruhlarını şâd
eyle, ya Rabii!
Onların lütuf ve kereminle, tilavet ettiğimiz Yâsîn-i Şerif
vesilesiyle rahmet ve merhametinle doyur, ya Rabbi!... Azab içinde kıvrananları,
müşkül durumda bulunanları, Yâsîn-i Şerif hürmetine sen kurtar, ya Rabbi!...
Yavrularımızı salih kimselerden, ana baba sözü dinleyenlerden
eyle, ya Rabbi!... Evlerimize huzur, gönüllerimize nur yağdır, ya Rabbi!..
Hastalarımıza şifa, dertli olanlara deva, borçlu olanlara edalar nasib eyle, ya
Rabbi!.. Yüzlerimizin karasına bakma, bizi nârına atıp da yakma, ya Rabbi!..
Okuduğumuz Yâsînlerin kabulü, ana babalarımızın ilahi afla huzuru için
el-Fâtiha...
Yâsîn Şerif'i Okumanın Fazileti:
Allah Resulü (sav) buyuruyor:
"- Yâsîn, Kurân'ın kalbidir. Muhakkak o, bütün dertlere
şifadır."
"- Kim Yâsîn-i Şerif'i Allah'a yönelerek tam bir itikad ile
korusa geçmiş günahları affolunur. Onu ölülerinizin yanında okuyunuz."
"-Yâsîn-i Şerif'i bir defa okuyan kimse kur'an'ı on defa
hatmetmiş gibidir."
"-Yâsîn Suresi'ni sabahleyin okuyan, akşama kadar ferah içinde
olur. akşamleyin okuyan da sabaha kadar ferah içinde olur" (el-İtkân)
"-Yâsîn-i Şerif'i çokça okuyunuz; çünkü onda on bereket
vardır.
1. Onu aç olan biri okursa mutlaka doyar.
2. Çıplak kişi okursa, mutlaka sırtına giyecek bir elbise bulur 3. Bir bekar okursa mutlaka evlenir. 4. Korkan kimse okursa, korktugundan emin olur; 5. Dünya isinden üzülenin üzüntüsü zail olur; 6. Yolculuk halinde olan, yol sıkıntısından kurtulur; 7. Kaybı olan, kaybettiğine kavuşur; 8. Bir ölünün ruhuna okunursa muhakkak azabı hafifler. 9. Susuz okuduğunda, susuzlugunu giderir; 10. Hasta okuduğunda, eceli gelmemişse, şifa bulur." |
0 Yorum:
Yorum Gönder
Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]
<< Ana Sayfa